Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

mesele-2

ağzım acıyor iki senedir yirmiye girdiğimi isyan eden bedenim ağzımı acıtma ben küçük kalırım

mesele

Resim
günün birinde ne kadar çok kendimizi anlatmışız yanlış tanınmamak için. oysa doğru tanıyan bir kişi olurdu onlara dost denirdi. sanki biz kendimizi tanımışız gibi. evdeki toka kutum gibi bir sürü soru bir yığın onlardan biri; eğer ben kendimi tanımış olsaydım balkondan atlar mıydım rüyalarımı kim bilir ben unuturken sen o korkunç kediye nasıl kötü arkadaş dersin psikoloji bunun için var dediler fizik senin için hukuk babam için, hiç roman okumamış çocuk, kimin için. ben de bilmiyorum. kürtçe öğret bana diyorum sen dağa çıkan pislikleri nasıl seversin gibi mandal tepkiler belimde. ingilizce öğret bana diyorum başım üstünde yerin var, para olmasa işin ucunda öğrenecek değil gibiyiz. aç kalmaktan o kadar korkuyoruz ki paramız kalmasa tokatlayacaklar kaba etimizden. telefonlarımızın ön kamerası olmasa. garip kokulu nemlendiricilerimiz, topuklu siyah botlarımız ip gibi bir işe yaramayan tangalarınız olmasa sanki bir hiç'iz cinsel devrim de

özdiyarbakır 17:30

Resim
kaç kere otobüs biletlerine bakmış, uçaklarla denk getirememiş bir türlü uçamamış ve eskisinden daha çok korkmuş. biri diyarbakırı suriye sanmış öbürü, diyarbekir gibi, aldattım sanmış ama asla aldanmamış. ben yaşadıklarını yazan ve yaşamadıklarını öpen bir insan sen uzak yol on sekiz saat yüz lira , üstüne kaza ve taciz. sana kavuşmak pahalı senden uzaklaşmak , öldür dersin gül güzeli. özgür sandın kendini, nerrantsula sandın kendini sen kendini kendin harici, her şeyden biraz sandın. değildin. bir adın var dı ona sahip çık. bir kaderin var dı onu boz. biraz adam ol. yani, duygusuzum der ama en büyük ihtiyacı sarışmak. yani, ben umursamazım der ama en büyük sevinci takdir. utanıyorum, çünkü neye sahip çıkamadığımı bilmiyorum. üzülüyorum en çok da durup dururken sorun yaratabildiğime. her şey normalliğinde ilerlerken ben yürümeyi unutuyor gibi. ayaklarımın işlevini hatırlamamış gibi. öpsem bebek gözlerinden nerrantsula, çocuğ

yatak

Resim
nasıl bir insansa hayat, her gün kendine malzeme bulur dönerdi. en sevdiği parçaları gitmek istemediği yerlere giderken dinler                                                                                                    heba ederdi. sonra yıllar geçtiğinde, o parçayı tekrar dinlediğinde içine huzur değil hüzün çökerdi. ben de öyle yapıyorum sevgili okur sevgili aslında okumayan. sevgili, hiç aramayan arka fonda sen çalıyorsun ben dinliyorum her gün kendime, devam eden hayat gibi üzülecek bir şey buluyorum bilen bilir mi, bilmiyorum sahilde nasıl taşa uzanıp gökyüzünü izlediğimde yaşam dolduğumu dolduğumuzu. yaşayan bütün insanların, gökyüzü bazen ciğerime doluyor dediği anlarda, içine çektiği havanın öksürmesine sebebiyet vermesi gibi, tanımadığım biri bana burs vermek için yalvarırken bu şiirin dışında bir yerlerde telekızlık yapıyorum ya da "olur" derken farkında olmadan, , müzik değiştiği için ben de değişiyorum günde bilmem kaç saat

gülme

Resim
utanıyoruz başkasından, en son kendimizden. hatalarımızı görmüyoruz gösterenlerden utanıyoruz yemek yerken ana bacı söveni kınıyoruz bacıyı üzeni dövüyoruz sosyal medya kurbanı neslin artıklarından hayal bulan ikibinde doğmaya utanan çocuklarımız, kimyası pek iyi ama ingilizceden kalacak. suat'a benzetiyoruz suat; kendinden utanıyor. kızlar gülüyor, genelde gülerler. dışardadır ağlayanlar, eve giremezler. gülüyorlar, hep aynı ritimde. bir cinsel ibare bulunduran her ürüne gülüyorlar oysaki komik olan pencereden yürüyen karınca. burada kaç parmak var dediğinizde, dört cevabını aldığınız biziz meme dendiğinde, gülmeyen ve aklına kulak gelen, biziz ve ben de anlamadım insan organı neden komik bulunur. kızlar gülüyor sen uyuyamıyorsun sırtın, ağrıyor bana yazmaktan aşk işlerin, hep boktan. geçen gün diyor biri; seni tanımadan önce sana aşıktım sonra sevdim sonra çişim geldi nefrete alışıkken sevilmeye alışık olmayan ruhlarımız, yabancı

çamaşır tellerinin hikayesi.

Resim
dünyanın en boktan işleri bunlar siverekli diyor, ben nerden bileyim en iyisini sen bilirsin. haklıdır. yalnız benim hakkım yoktur kendimde nefes almak için çıktığım bu balkondan çamaşır tellerine takılarak atlıyorum her gece rüyamda gördüğüm gibi. atlıyorum, bir kelebek olsam dediğin gibi uçar giderdim anamın karnından öğrenmeden çıkmışım çamaşırlıklar uzun uzun ben de uzun çarpıştık kaybettim üç beş haplıya esir gittim düşmedim ama, kısa olma ihtimalim seni öldürdü. yüzünde fazladan kıl olan bir adam geldi o da beni öldürdü mutluydum, çünkü iradem hakkım olan hayatımı elimden almış. üzgünüm, çünkü hayatım ortak alanmış ve ben bazılarının salonunu yıkmışım banyoya girdim, su, temizlemedi. yağmur yağdı geri döndüm hala paslı gelirim dedin senden de medet ummadım başkası geldi biraz erken. sonra bir hap içtim bende doğmamış çocuklarımın anısına. bir dahaki doğacak siverekli. doğsun saçlarını okşayalım onu koruyalım kendimizi de.

bu şarkı böyle yazıldı

Resim
bir bardak çay ve sineğin hemen yanında duran bir eşarp sinek beklemek istemiyor, sümüklü mendilime konuyor bu bir şiir değil iki, gerçekler kabloyu seviyor değişik fantezileri var uzun zamandır okumamış bu yüzden saçma salak şeyler yazmış tüm baskınlığı iki kutu ruja yenilmiş ezana yenilmiş kısmış sesini kendinin ve kedinin miyavlamak, günah bu flörte delalet sarılarak uyumak, sekse cinayet sesler odama giriyor ben seslere dönüşüyorum özelleştirdiğim bu yatak devlete mal ediliyor insanlığımdan çıkıyorum sümküremiyorum tekd erdim bu bana şiir yazdıran yarık burnumdur bana seni sevdiren ıslak saçlarındır sinek de uyuyor allahın bin belası bitiren boşaldı sonra meydanlara kuşlar indi sonra bir ağaç indi ağaç sana benzedi bir şarkı yanaştı iskeleye kelimeler sana benzedi sonra bir yağmur indi sonra sen geldin bütün sokaklara

astral

kafam çok karışık çamaşır makinesine atılmış gazete gibi yıpranık benzetmelerden nasibini almış güzel kadın derin bi nefes almış sigaradan, kendinden bir kaşık. sorular aynı insanlar değişiyor, bu arada sen sarmaşıklar gibi uzuyorsun hiç değişmediğini varsayıyorsun. derin bi uyku çekmiş rüyalardan, elinden bir parmak. dizlerini dövüyor canının en az yandığı yer, sonra ayak bilekleri. sonra el bilekleri. sonra göğüs uçları, acıtır, en başta dizini döv. sonra tekrar sor, derin bir nefes uyu kendini çek kafan karışsın vur sağdan soldan öp huzur içinde ağlayarak ağlamak ağlıyorum

mayısın son şiyiri

saçma sapan haller alıyor, her şey ve buna benim şiirlerim de dahil. tarak saplarından bahsediyorum, sonra bim sabunuyla yıkadığımı. sen de kullan, sen sadece kendine muhtaç kal, sen sadece tut kendi kolunu öp arabesk dinliyorum yalnız mutluyum çünkü pizza yedim ve şarkının sözleri çok komik planların boka döner de bırak sen dönme

bir spermin anıları

... rüyalarıma erkek oğlanlar giriyor bir oğlum olmuş, bereketmiş bu ben penceremde son sigaramı söndürdüm çayım elmalı suyum bitmiş çayla yıkamışım dişlerimden biri o, gidip çektireceğim kafam şantiye gibi kolonlarım yok hep mutsuzmuşum değilim, mahlasımdaki gibi adsız bir şeyim, bin kilometre gitmişim öpmek için, hiç gitmeyecek aklından yiyemediğin şırdan içim sevgi dolu bir insanım ben, ikinci tekilden bahsetmeden yazamayan çünkü efendim sevgidir bu kime olduğunu anlayamadığım annene, babane, kardeşine, bir şiire sevgidir bu efendim duyamadım? yok siz beni tanımazsınız ellerim yumuşaktır derler tokat atmadan önce öpmeden önce dudaklarım yumuşaktır derler ısırmadan bilemezler inanç nedir şimdi bildim. seninle hangi içkiyle ne dinleyeceğimizi merak ettim dol gözüm dol açtı bir çestırfayld mentollü içti bahçelievler'de bir taşa oturdu dediki bu son terapin olsun bir kahve içti, elini tuttu bi dahakine başka bir şeyi dediki, sen mahlasındak

brezilyalı anarşik kadın

Resim
anarşizmi kendine küçük kardeş sana benzer burnunu sevdim benimki vintage sana dedim evlen diye sanırım sen onu yüzük sandın ev-len evimiz olsun ben krep pişiririm bi de çocuk olursa adına haki deriz beni de erkek sanmışlar boşver hep  bu cinsiyetsiz isimler anarşizmi kendine atkısını yıkadı zürafaları hatırla kardeşinden daha masum çünkü o sana benzer ayrıca nothings gonna hurt you  merak ederim insan nasıl konuşmayı öğrenir mesela ben sadece anlamsız sesler çıkarırken konuşmayı nasıl öğrendim mesela ben sadece hiçbir şey bilmiyorken ebleklikler falan nasıl anne baba dedim bunu yapmışız, başarmışız gerisini boş değil mi tüm gücü burdan gelir brezilyalı kadının aslında malatyalı ama onu yanlış anladılar evlenmeyi söz nişan falan sandılar reddettiler akdenizde kaç milyon insanın birbirine baktığı bir masada akdenizde işte ekvatora yakın sıcak falan kardeşin dedim sana benzer o da reddedilir daha önce hiçbir  hayır bu kadar net değildi babam

sarılınca

nefes nefese  kalırdı

babamın adı

Resim
babamın ismini düşünüyorum ironik bir benzetme oluyor sana bunu bir tek ben anlıyorum siyah kuğuları buldum sevgili önerme beni de sal yalnızlığıma birkuş olup eriyeyim nehirlerinde seni unutmak için harcadığım zaman diliminin ikibuçuğuncu ayındayız virgül koyuyorum sohbetlerime sonra bir el ilanı kapımda, üstünde babamın adı var bir el ilanı başımda rüzgardan yüzüme yapışmış, avare koşuyorum koşuyorum düşmüyor yüzümden kağıdın yalnızlığın düşmüyor gözümden hasan'da artık vapurda o bir siyah kuğu önermelerin çeliştiği bazı filozofları üzen bir siyah kuğu. kesme işareti kullanmışsam bilin ki mesele mühimdir. benden daha mühim meseleler boşluklar, zırvalıklar, yitip gideceğiz unut yavrum insan nasıl bilinçli olarak hafızasını silmeye çalışırdı bu düpedüz nankörlük! ünlem koyuyorsam bilin ki mesele mühimdir siyah kuğum, dizlerime yatıp kendini ifşa ettiği gün yeşil kanepeleri kırmızıya boyadığımız gün her şeyin sır kaldığı o minik gün

balattaki ölü bebek

Resim
artık oturarak işemiyorum kendi evimdeki klozete bile güvenim yok elimin izi çıkmış resimde, mümkünse bir keman eşliğinde okuyunuz mümkün değilse allah sizi üzer böyle durumlarda ben üzülürüm kötü şeyler sezinledim bu şiirin yarısını az önce sildim.

mari'ye telaşlarım-1

Resim
yapayalnız hissediyorum mari yapayalnız birinin yokluğu değil çektiğim kendimsizliğim. bulamadığım bir kendimim, bu öyle hüzün verici ki, yolda yürürken  asfalt uzuyor gidiyor ben yürüyorum mari gidiyorum yolla birlikte yol varmıyor benim kadar benim kadar yarım yapayalnız hissediyorum mari insanlar değil aradığım bir kendimim kendimsizliğim öyle yorucu bulamamak sokak aralarında kendini öyle bitkin seni senden daha iyi tanıyan varmış gibi köşedeki pastaneye soramıyorsun zana nerde diye histerik bir kadın oldum mari senden ayrı değilim kendimi parçalara ayrılıp bölmüş ötekilere karışmış gibi herkeste benden biraz kimse ben değil ben de kimse ama nedense hep onlarla aynı çizgilere girmişim kurallarda ama nedense mari onlardan hiçbiri beni görememiş benim kadar yalnız benden daha çok iddia etmiş sen ya yollusun derler ya yoldan çıkmış. ne yolu görür bu sefiller ne beni. ben martıyım ben ikiyüz mile ul

may litıl görl

Resim
eğilerek selam veriyorum omuzlarını dolduracak kadar al nefesi,  itiyormuşçasına ver ve söyle oo- m     bugün ben bir hayvan yedim  ağzımda pembelik kaldı ağzım çok acıyor yemin ederim belki tüm bunlar bakireliğini bozdum diye güzel kız belki bu yüzden ağzım acıyor güzel kız, bilmelisin ki seni çok seviyorum. Yumuşak saçların vardı, kıvırcık. Ellerime geldiklerinde  ben de gelirdim sana, güzel kızım benim özrümü kabul etmedin, bari ağzımdaki oğlak etini paylaşayım senle. Babanın sözünden çıkma.  ha namusuna da benden başkası ellemesin, laf olur. güzel kızım, seni fahiş fiyatlara fahişe ol diye satacaklar. İşi öğren, iş iştir. Hem bakma, çalışan herkes düzüşür.  korunmasız üstelik. yavrum, üzülme sigara iç, başkasına bağımlı olma bir ara da sev kendini, kendi ellerinle