Kayıtlar

Temmuz, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

rafel kıskanmaz

  dünyada kaç milyar insan vardı aşağıdaki şehirde kimler öldü kaç kişi canice saçmaladı kim ne yaptı bilmiyorum benim dünyamda kendim hariç üç insan kafasına yer olur gerisini okuyamıyorum üç kişiyle evleniyorum rafel, rafel o kocam oluyor edip diğer kocam üçüncüsü de karım başka insan alamıyorum taban puanlarım şaşıyor rafel kızıyor kıskanmış ben bağırıyorum nerrantsula nerrantsula her yerdedir o kıskançlık etme marco rafel deliriyor edip kabeye dönüyor karımda cinsiyetinden sıkılmış ortada bir ensest pornosudur dönüyor içimde ayırdığım üç kişilik yer birbirinden evril dönüşüme uğradı yer yerdi dağ işedi nehre karıştım nehre şarkıda kadın inliyor kıskandım rafel kıskanmaz beni hiçbir rafel kıskanmadı ya hepsi farkındaydı tekil olmadıklarını ya da ben çoğunluğun parçasıydım

Azma, çoğal.

sanal sekslerinden bisiklet çarkı yapmış bir adam ve son model cep telefonu hamileymiş, ikizlermiş sanal sevişlerinden, pardon o biraz ishal ağzımın diğer yarısı gibi, aft çıkmış öküzlerinde öküzlerin çok kibar insanlar nerden aldın aşkım öyle ölümcül akıp giden torbalardan birine o gün koymuştun ellerini kesip poşeti biraz kirlettin diye kızmıştım sana o elleri sevgilim biraz medeniyetten uzağım makatıma soktum çünkü bu şiir biraz orta çağ ve ben yeni dönem çocuğuyum pezevengim her telefon gelişinde piç edip masa başında bıraktığım yazılar farkettim de hayattaki diğer şeylerime ne çok benziyorlar çoraplarıma mesela, bakın her biri ayaklarımdan usanmıştır ama tabi bunun bunla bir alakası yok telefon o piçleri doğurduğunda satacağım size, yani bilirsiniz hepimiz biraz piçiz
bana ellisinde azgın bir kadın gibi davranma rafel, ben elli değilim. yaşlanmak için ne kadar gençti bacakları sallanan poposu bir o kadar yerçekimi sever gibi. işi oymuş, yer çekimi sevmek ayrı mı birleşik mi, bilemiyorum şarkıda beni gargara gibi kullan diyor ama ben içmesini tavsiye ederim zehirli zehirli mis gibi iyi mi kötü mü bilemiyorum yine günlerden birinde insafsızca ayağımı veriyorum sonra paçavra gibi anlatmak istemiyorum zürafamla atladık zürafam zürafa gibi kahverengi ve bazen mor elleri var elleri siz ne bilirsiniz aslan burcu o da babası memur annesi annesi yok efendim şu an banyoda kendini okuşuyor muhtemelen hani siz kendinizi sevmeye uğraşmıyorsunuz bile falan kimse sevmeyince onu, banyoya gidiyor o da e haklı hayvan benim de elim kolum dolu şimdi sevemiyorum affetsin beni

çok dinlenen şarkı

şarkının başında kuş cıvıltıları açmadan konuşamamak bir kavanozu ya da açtığın kadar konuşabilmek ve de biraz reçel kokusu ve de biraz yapışkanlık kalan parmaklarında onunla da beni almışsın gibi seni alıp buradan götüren sesler var çoğunun ne dediğini dinlemiyorsun söyledikleri mühim değil kelimeler bırak zayi olsun duyduğun onun sesi frekansları takip et ağzından kulağına kulağından içine içine dinlemiyorsun, gerçekten duyuyorsun kelimeler bırak zayi olsun şarkının sonunda çığlık atanlar annen duymasın diye sesini kısıyorsun belli ki o da orgazm yönünü merak etmiş ve de biraz insan kokusu

bu şiir bitmez

 Biraz düz gidelim mi? buradan mı elimi tut bu ağaç güzel aslında burası dümdüz çimen apaçık elim böğründe bak bu kısmı yeni öğrendim      böğür- her neyse şelalem, bak biz senle tam iki buçuk gündür oturuyoruz sen unutmuşsun yine tabi ama elim böğründe, söylemesi zor tabi ama yine de söyle bak bir harf çıkmış ikimizden içimizden bir kaç müzik sen çok çok eski ırklardan çalmışsın bu son söylediklerini özel mülkü kamu yararına kullanmışsın gülümsemişsin sonra hırsızlık diyorlar halk arasında güneş gözünü acıtmış kızılderileri düşlemişsin biraz düz gidelim şelale bu çimen yeşil bu çimen-sen acımasızca sigaranı vurdun yeşillere ben de onları içime çekmeyerek katlettim özür dilerim parasını vereceğim yani, elmalarla takas ederiz olur mu? kaç müzik söyledin yer değiştirdik böğrümde göğsümün hemen üstünde otuz altı buçuk derecede bir insan eli bütün varlığı el kadardı çimenlere söndürdüm belki de yanlışlıkla orman yandı bana aynalara bakma de

güzelimin güz'ü

ayakkabımın teki kayboldu baba. aylardan ekim içimde nisan yağmurlarım yok ellerim kar baktım yalancı bir güz ufaktan ufaktan hani burunlarımın arasından  yitip giden bir piyano  aylardan ekim içimde yalancı bir buz eriten yine bir kaç insan organı ve akdenizin tuzlu suları babam beni bıraktı ayakkabım ankarada diğer teki ya sakarya ya yurdum dışı içimde binbir insan ayaklarım istanbulda inanmadığım duygulara satırlar veririm sandınız ne dediğimi bilmeden yorum yaptınız ben daha açık cümle kuramam dedim kalan perdeleri güzünden dişledim dilim kırmızı kumaş parçaları iğrenç tadı var giy şu ayakkabıyı iyice tribe girdin bu da posthödern şiyir çocuk ellerime sağlık ve bitmeyen güzlerime

mavi olmayan deniz

Resim
sizin bilmediğiniz kadar uzakta yemyeşil ıpıslak bir deniz vardı dibinde adını karıştırdığınız bakterilerden olan sizin o çok sevdiğiniz yerlerin hep ara sokakları vardı biz orda saklanırdık biz orda tavşan tarlası boyardık biz, orda, sizin sevmediğiniz yerler vardı yürüyemedim oralarda ben de belki bundan hiç sevemedim ıpıslak o denize girdiğimde ben de ıslaktım deniz belki beni kuruttu yeşildi, niye bilmem yaprakları ayağıma takıldı ve beni bırakmak istemiyor gibi ayak parmaklarım yosunlu yosun yosun biz orda kalakaldık o denize daha kaç er girmiş boğulmuştu sahil güvenlik diye saçma sapan bir adam vardı adamın adıydı bu her sabah kumları yalardı denizin yeşillerini biçerdi ilerde siz boğulurdunuz o denize kaç er gitmişti ben hep o denizde temizlensinler istemiştim kaltaklık bu ben bir tatlı su gölünü yıkarken yanıbaşımda başka insanlar şelaleleri öldürüyordu şerefsizlik bu sizin o çok sevdiğiniz yerlere ben hep sevdiklerimi yedirdim sonr