Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
ışıkları soldan vuran bir caddede büyüdüm sanarken en gelişmemiş yerlerimden vuruluyorum kanala düşüyor bedenim o suyun vardığı bir yer yok kelimelerin tanımlarını yeniden yaptım yanılmışım üzerinden zaman geçecek ve en korkunç şiirlerini göreceksin bir kez intihar etmişsin yaşarken ölmüşsün bir yorgan olmuş sevgin ne çok ölüm var demişsin ne çok ölüm var ardımda içimde balkonun tellerine bakıyorum tanıyan bilir

cezaevinde bayram görüşmeleri

Resim
kaldırıma oturduğumda mahalleyle tekrar buluşuyorum köpekler ve kediler yavaşça yanımıza çöküyor dinlemeye başlıyorlar hikayeyi. bileklerimden soğuk hava giriyor ama duyduklarımdan hissedemiyorum bedenimi bir kız çocuğu oluyorum on dört yaşında büyüyen karnımı bir banyo odasında bırakıyorum tesadüfen var olan bir cam bir cinayete azmettiriyor kendimi hep kaçmak istediğim yerden kurtulmuşken buluyorum yoldaşım yok ilacımı vermiyorlar bana bir kız çocuğu büyütüyorum, ölü, elleri ve ayakları ve dünyaya yeni açtığı gözleri bir kamyonun adi plastiğinde ezilmiş camdan bakmaya boyum yetmiyor tek duyduğum bir ezilme sesi. bir genç kız oluyorum anadoluda. kitap okumayı bildiğim zamanlardan aileme mektup yazıyorum dayak sahneleri betimliyorum sevgi dileniyorum annemin beni doğuruşuna şahidim biri ise ölmemi istiyor canım yandığında da ağlıyor yine. bir ruh hastasının azmettiricisiyim intihara büyüdükçe cinayetlerim çoğalıyor adım güzel, ben yaşayayım, bırak diyo

living with smoosh

bir bit değilsin ne beslenirsin, ne rahat edersin habitatını saçkıran doğmuşsun yedi yaşında bir çocuksun dünyasını boyu belleyen değil baştan aşağıya çamur ve bok kokusu içinde olan insansın dümdüz çıkıntıların kendi hacmine, tuvalet kağıdın en yakınların ne bir bitkisin ne de toprak ağzının kokusu sabahın beşinde dün yediğin pislikleri hiç sıçmıyorsun insansın dümdüz kibir ve pislik içinde. anasından doğan herkes aynı dünyaya geliyor. birileri senaryoya isyan ediyor hepimiz figüran oluyoruz nezninde , insansın dümdüz saçından paçana, bencillik içinde

latex evren

güven; kahverengi, deri, ekşi, eski kokulu. her zaman iki boyutu vardır yargının grilere geçemedim gökkuşağımı göremeyenleri suçladım mor; inkarımın geçiş rengi kırmızı; geç kalmamın rengi mavi; hep yakıştı dediler, bir erkek üniforması üstümde. saçımda ben. yeşil; yaşadığım şehrin bir zamanlar güzelliği sarı; nefretim, şimdi aradığım perdeyi aralarken turuncu; benim sandığım çocukken. gökkuşağının yedi rengi vardır, ben gökkuşağı bile değilim ne morun alt tonunu,ne morun zaten bir alt ton oluşunu kabul etmemişim. güven; bütün renkleriyle değişimde tadı, dokusu, kokusu, aradığım her duygunun bir bileşeni değil internet yardımcı değil 5 nisan ikibinyirmi, bütün bildiklerimi sağ elimle itiyorum sağ elim bu durumda kutsaldır balkonda görüyorum bileklerimde parmak izleri bütün bildiklerimi ve otoritemi reddediyorum çoğunlukla problemlerimin altını eşeliyor ve aynı şeyi buluyorum beş nisan bilemiyorum hiçbir şeyin sonu yok var mı gidemem diyorum y

götümün derdi

Resim
deneyelim dedik bu siyah sert katı prizmayı devirdik önce üzüldüm zulmüne sonra ağladım sinirden, içim sıkıştı, ki bu ishalle aynıdır ayıptır söyleme her yerinin gözcüsünü üç matematik sorusuyla bekçi diye atamışlar inanmışsın, halksın güvercinlerin boynu gibi bir sağa ve sola ahenk içinde başka yerden görürüm dedim, göremedim neyi seviyorum neyi sevmiyorum ve belkide hiç seçmiyorum çok kızgındım, düşündüm, nisanın ortasıydı, düşündüm çok kızgınım, yıktım dağıttım, beni neden sevmediniz sorunun muhattabı kim kendimden başka rüyalar içinde koştuğum bir kaydırak gözlerim kendi dünyamda göğsümden aşağısı cehennem ve biri düşüyor üstüme ellerimle tutuyorum, bekle diyorum ivmem bitti benim dönemiyorum burayı paralel iki evren arasına sıkıştım üstüme oturmaya çalışan güzel bi kadın var teorik olarak yüzüme muhtemelen o da bir şeyin derdinde çemberlerim çaresizim amaçlarım da benim onları öldüren de bir kaydırağın plastiğinde boğuldum bir kaç ruhla