Kayıtlar

Nisan, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kahverengi kemere şathiye

tutuldum hareketli bi müzik. tutuldum boynumdan belime kadar evet evet orası masaj için güzel yapar babam masa başında hayallerimle boğuşurken gelir kıyamaz üzülür sırtımdaki ağrıları teker teker uğurlar sağ yap baba sağ canım acır kemer görmüş ellerimden masaj bekleyen sırtım birbirini kıskanırken ben susmam baba az üst taraf boynumdan ayak bileğime kadar tutuldum biraz dans edelim beni sarhoş et ama çok etme sonra cinsiyetimi unutuyorum. ama çok etme. masa başı ayrılıklarım başıma üşüşmesinler tepelerden atladım tepelerden çimenlere biraz daha uluyalım kemerleri kıskanırım. sen ne bilirsin mavilerle büyüyen adam pembeleri seven kız sen ne bilirsin kahverengi kemeri. çocukken tanıştım bütün renklerle hiçbirini sevemedim karanlık kadar hepsini yutan ve hazmeden hepsini öldüren hain ve lilith karanlığı masa başımın lambasızlığı ağzının içinin karanlığı çocukken tanışmıştım dedim perdeleri çekip lambayı kapatıp evin ekonomisin

ben aynalı bir gökdelenken

Küllüğün altına sıkıştırılan ve bir türlü toparlanamayan kulaklığımın kablosu. on dokuzunda ilk kasık ağrısı sırtında dünyadan olduğunu ifşa eden yüzyıllık yaşlı çam ağacı on yedisinde ilk eli burnunda dünyanın en iğrenç kokusu parmaklarını yalayamadı meğer yokmuş oralar diyemedi. haftalardan haftalara aylardan yıllara bu amansız kovalamacanın en ücra yerinde oyuncaklarımı aradım seni gözlerim kapalı, ayaklarımı yere sürterek aradım  bilirsiniz ki uzun cümlelerden hoşlanmam zürafamla konuşamıyorum onu bu kadar çok anmamın nedeni de bu bu kadar çok yazmamın bu kadar çok hiç'memin nedeni de bu. on sekizindeydi onun ilk öpüşü gözlüğünü öpmüştü görebildiği yerleri göremediği yerleri öpüvermişti. siz hiç balkondan aşağı atladınız mı? susuşumdu. çimenlerin arasındaki mikro hayvanları izlerken bi anda gökyüzüne başımı kaldırıp sizde buradasınız değil mi diyordum cevabı mikrotikler veriyordu parmaklarıma çıkarak. . çimenlere geri dönüyordum böcekle

toplumcu gerçeksiz

kulak kıkırdağım sızlıyor size bundan bahsedeceğim kelliğimden cinsiyetimden oturup size pek de tanımadığım kendimden bahsedeceğim hayır gitmeyin oturun bir şeyler yaparız fiyatlarda hallederiz yani ben sorarım içerdekilere mutlaka yardım edeceklerdir. pardon bu arada siz bunları ne yapacaktınız? doğmayan bölgemde bir sorun var doktor bey aslında bu alkışlar bana değil ama hepsini ben dinliyorum yazık değil mi çocuklara emeklerini yiyorlar pardon bu arada siz cehapeye mi oy vereceksiniz doğan bir bölgemin olduğunu sanmıyorum doktor bey ya sen mızıkayı yalamadığına ve sadece çaldığına emin misin ben genelde yalamayı tercih ederim de ama yani otur kalkma fiyatlarda bi oynama yaparız memnuyetiniz önemli ay siz mi diyecektim sen mi çok pardon e peki narkoz yer miyim doktor bey ben konuştum ama bilirim sen beni dinlemedin o sırada kendi sözcüklerini fikirlerini çok da umrumda olmayan fikirlerini afilli sözcük dizimlerinle önüme pişirip koydun baktım ekş

Nevzat Çelik- Yağmur Yağmasaydı

önce yağmur vardı adam içerden kekeme adımlarla çıktı burnunun ucuna düşen gözlüğünü düzeltti arkadan bağlı değildi kolları ama o bunu farketmedi baktı bir ufka yatıp bakar gibi bir ufka görüşçülerin arasına karıştım oysa ben değildim aradığı sarıldılar boynuna adamın sarılanları tanıyordum çok iyi tanıyordum adam öptü onları kokladı adam birini aradı durmadan ben değildim aradığı sendin usulca ellerimi tutan seni yağmurların aldığını biliyordu belki bilmiyordu adam durmadan seni aradı adını bağırdım duymadı beni benden başka kimse duymadı barbaros kafe'nin balkonunda oturuyorduk masada bir eylemin başlangıcı duruyordu yağmurun altında akşam oluyordu yağmur yağmasa akşam olmayacaktı belki bunların hiçbiri olmayacaktı şiirden ayrılan bir dize gibi kalktın bir dizesi eksik şiir gibi kalktın onsekiz yaşını alıp masadan arabaya bindirdiler adamı buğulu cama dayadı ıslak burnunu kolları bağlı değildi farkına varmadı seni yağmurların aldığını biliy

gusül

Resim
yürüdüm en ufak adımlardan en bebek ayaklarımla bir kaşık suya muhtaçtım yürüdüm yastık gibi bir ezgi dilimde başımı koyup dinliyorum başımı kaldırıyorum yastıkta başımın izi en bebek ayaklarımla tepiniyorum istemediğim sesleri duyuyorum istemediğim kim açtı bu şarkıyı? en bebek zevklerimle seviyorum şahsım öldü, ne birim var ne ikim sayısız eksi sonsuzlukta seviyorum cebir bilginiz yeter mi beni anlamaya bu sefer okuyun dediğim bir hiç eksi sonsuzlukta, yeni doğmamış, yeni ölmüş hiçlik yastığım mavi beni erkek sanmışlar hala bir pipim yok özür dilerim anne. en bebek yerlerimden seviştim. kirpik sayınız yeter mi beni anlamaya bu sefer dinleyin bilemediğim koca bir dünya sonsuzluğa bile kelime bahşettiniz ben yeni öldüm dokuz numara ayaklarımla ayağıma camlar batıyor bebek kendime acıdım. ameliyatımı kendim yaptım yanımda küçük bir çakı vardı annemin hayatından bir yarık açtım sakallı bir yastık elimi tuttu ben kanıyord

lezbiyen kızılı

nasıl rüyalar görüyorum biliyor musun kıpkızıl allahın belası bir çift saç telinden ibaret aynı yatağa giriyoruz farklı üç çift insan ayağı çıkıyor yorganın ucundan babamla annemin yatağında sen ben ve kırığımız kırılmışız onda bak saçları süpürge gibi dudakları gözleri aynı divan şairlerinin anlattığı kadın gibi güzel güzel beyni hiç sorgulanmamış genelliklere benim hep değişen ikinci tekilimi elimden almış bunu çoğu bilmez kalemimi açtım mürekkebi biraz emdim yüzüne tükürmek istedim sen fantezi severdin benim hep değişen ikinci tekilime. kurbağa zürafa koala hayvan it it mürekkebi emdim. sendeki zehirle aynı renkteymiş aynı renkte gülümsedim. uzak dur sildim bu kelimeleri haketmedin değil mi sevmiş değilim masanın başına oturdu güzel kadın o da düşündü baktım evet tıpkı benim yaptığım gibi başını masaya koydu masanın kalbini dinler gibi sonra gözünü kapattı elini de masaya koydu masanın kalbini dinler gibi duymuş olacak kalp tıkırtıla