ben aynalı bir gökdelenken

Küllüğün altına sıkıştırılan ve bir türlü toparlanamayan kulaklığımın kablosu.
on dokuzunda ilk kasık ağrısı
sırtında dünyadan olduğunu ifşa eden yüzyıllık yaşlı
çam ağacı

on yedisinde ilk eli
burnunda dünyanın en iğrenç kokusu
parmaklarını yalayamadı

meğer yokmuş oralar diyemedi.

haftalardan haftalara aylardan yıllara
bu amansız kovalamacanın en ücra yerinde
oyuncaklarımı aradım
seni gözlerim kapalı, ayaklarımı yere sürterek aradım
 bilirsiniz ki uzun cümlelerden hoşlanmam

zürafamla konuşamıyorum
onu bu kadar çok anmamın nedeni de bu
bu kadar çok yazmamın

bu kadar çok hiç'memin
nedeni de bu.

on sekizindeydi onun ilk öpüşü
gözlüğünü öpmüştü
görebildiği yerleri
göremediği yerleri
öpüvermişti.



siz hiç balkondan aşağı atladınız mı?

susuşumdu.
çimenlerin arasındaki mikro hayvanları izlerken
bi anda gökyüzüne başımı kaldırıp
sizde buradasınız değil mi diyordum
cevabı mikrotikler veriyordu parmaklarıma çıkarak.
.
çimenlere geri dönüyordum
böceklerden biraz da tiksinerek ,kendimden tiksinişimden daha az,
diğer elimle gökyüzünü okşuyordum
sağ elim bulut
sol elim çimen
bedenim ya bir bina
ya bir gökdelen

çimenlere gözlük takıyordum
öpüşlerimden sussunlar
yeşilliklerinden versinler

bize karşı ezilmesinler diye.

sağ elim bulut
sağ elim sen
ellerimsen
n'olur
susuşalım biraz daha

ben bu doğa arasında ezilip gitmek ve yitmek ve çokça gebermek saadetine erince
sen de beni yak
n'olursun

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bir çiçek kanıyor

rastlantı ve kaos 2006

yeni çaycımız harika usta