mesele





günün birinde
ne kadar çok kendimizi anlatmışız
yanlış tanınmamak için.

oysa doğru tanıyan bir kişi olurdu
onlara dost denirdi.

sanki biz kendimizi tanımışız gibi.

evdeki toka kutum gibi
bir sürü soru
bir yığın
onlardan biri;
eğer ben kendimi tanımış olsaydım
balkondan atlar mıydım
rüyalarımı kim bilir
ben unuturken
sen o korkunç kediye nasıl kötü arkadaş dersin

psikoloji bunun için var dediler
fizik senin için
hukuk babam için,
hiç roman okumamış çocuk, kimin için.

ben de bilmiyorum.
kürtçe öğret bana diyorum
sen dağa çıkan pislikleri nasıl seversin gibi mandal tepkiler belimde.

ingilizce öğret bana diyorum
başım üstünde yerin var,

para olmasa işin ucunda öğrenecek değil gibiyiz.
aç kalmaktan o kadar korkuyoruz ki
paramız kalmasa tokatlayacaklar kaba etimizden.
telefonlarımızın ön kamerası olmasa.
garip kokulu nemlendiricilerimiz,
topuklu siyah botlarımız
ip gibi bir işe yaramayan tangalarınız

olmasa sanki
bir hiç'iz
cinsel devrim
derken
komünlerden bahsederken
bir sigaranın hesabını yaparken
içi bölük pörçükken
eşitliği istemeyenle kendini ayrı görürken
bir sınıf daha yaratanlar

içimizde paramparça olurken
bir gün hepsini boşverme umuduyla yaşamak.
ve duymak,
en kötüsünün aslında umut etmek olduğunu.

hiç anlamadım domates gibi bir şeydi

sanki domates içinde etli beyaz bir sebze değilmiş gibi.

günün birinde,
onunda işte
o hikayeler başa sarıyor.
ben kendim kürtçe öğrenip belki hiç konuşamayacağım
ama ben sana rest çekmek istemiyorum
sen beni bıraksan kendi ellerinle trene
nasıl olsa siverekten gelmeyecek
ben ona da gitmiyorum artık

bu şiir haddini aştı
havucun domatese benzemesi gibi
ruhi su söylüyor duyuyor musun
ben artık şehri yaşamak istiyorum
ormanları dinledim
karlara uzandım
toprağa battım
güneşi tam batarken öptüm alnından
dudaklarım kanadı
perdelerimi çektim
doktorları da almadım
istedim ki
ben o şehirde
ellerim taşa karışsın
ben bitki olayım
su istemesin gövdem
köklerim sana sarılsın

domatesler içelim
bırak güneş de ne yapıyorsa yapsın
hem orman
istanbulun taşında bile orman
benim içim yıldız parkı

günün birinde
en arkada montumun sağ yanına oturan gövdenin bir parçası
kolyeme el uzattığın andan sonra dağılışı
kapitalizmin tutsağı,

ben öyle bir şehri yaşamak istiyorum ki,  adı üzerimde kalsın, evladımın adı olsun
ama yavrum
inan dünya meselelerinin senle bir alakası yok

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bir çiçek kanıyor

rastlantı ve kaos 2006

yeni çaycımız harika usta