kaktüs
tutuyorum kendimi
kareler görüyorum
radyasyon manzaralı bir evde balkondan düşüyoruz
balkon otuz yıllık
bizim bir suçumuz yok,
görüyorsun bazen kimsenin suçu yok
akşam manzaralı bir evde ilk defa yanyana uyuyoruz
ödüm kopuyor çiçekler kopacak diye
kaktüs döşüyorsun hayalinde odaya.
benim aitsizliğim bitsin diye.
bitmiyor
kim bana kimlik çıkartmayan
kim kaçak yaşamış altı sene
güvensiz kaçınan.
bir pembe kimlik, bazen yirmi sene yaşıyor
bazen ondan önce ben ölüyorum
kaktüsler sarıyor odayı
odadan çıkıyorum
korkuyorum kanserden
ölmek istemiyorum
bir ironi.
oysa o balkonun huzurunun kokusunu biliyorum.
o balkona sığmayıp taşmayı biliyorum
düşmeyi biliyorum
akşamın balkonu
bize tek kanepe yetiyordu
sonra ne yetmedi, bilemiyorum
benim akşama inancım var
güneş batınca varıyorum
benim akşama, benim o üç kere yıkanan kanepeye,
sadece balkonuna kandığım odaya
suriyeli mahalleye
bir arka sokağa. inancım var.
manzarasız akşamlı evlerin içinde yaşadık
sonra balkonuna kimse çıkmadı
planlar büyüdü
taştı
zeminden göründü
çiviler
ellerimize battı, taşıdık
şimdi kim kaldı.
şimdi o balkona kim baktı.
hayallerimde kaktüssüz, çiçeksiz,
bir senli
,ki yeter,
zamanlara sığamadığın şekilde
bütün hacmini kullandığın hayatında
yerleri değiştir
kalbim acır
ben o minderi ne zaman görsem ağlarım
bana kaktüsler al
bana mor çiçekler
bana, dünyanın en güzel kahvaltısı.
ortalıkta koskoca bir yalnızlık
ama kimse kaybolmadı
arıyorum
arıyorum
ağacına sarıldığın, ağacın sana sarıldığı
her toprağa inancım var
tütün içiyorum
iğrenç bir bira içiyorum
en boktan şarkıları dinliyorum
saçını çeksem de seni tam kaçarken durdursam
gülerek bana dönsen.
ellerim seni üzmesin diye sadece sevsem
bulamasam yerimi
bana kimlik çıkartmalı dediğinde annem
geç kalmışız
bir odalara ait olmuşum
kavgam bundandır
sen yeter ki üzülme ben sana bir dünya kaktüs alırım
kareler görüyorum
radyasyon manzaralı bir evde balkondan düşüyoruz
balkon otuz yıllık
bizim bir suçumuz yok,
görüyorsun bazen kimsenin suçu yok
akşam manzaralı bir evde ilk defa yanyana uyuyoruz
ödüm kopuyor çiçekler kopacak diye
kaktüs döşüyorsun hayalinde odaya.
benim aitsizliğim bitsin diye.
bitmiyor
kim bana kimlik çıkartmayan
kim kaçak yaşamış altı sene
güvensiz kaçınan.
bir pembe kimlik, bazen yirmi sene yaşıyor
bazen ondan önce ben ölüyorum
kaktüsler sarıyor odayı
odadan çıkıyorum
korkuyorum kanserden
ölmek istemiyorum
bir ironi.
oysa o balkonun huzurunun kokusunu biliyorum.
o balkona sığmayıp taşmayı biliyorum
düşmeyi biliyorum
akşamın balkonu
bize tek kanepe yetiyordu
sonra ne yetmedi, bilemiyorum
benim akşama inancım var
güneş batınca varıyorum
benim akşama, benim o üç kere yıkanan kanepeye,
sadece balkonuna kandığım odaya
suriyeli mahalleye
bir arka sokağa. inancım var.
manzarasız akşamlı evlerin içinde yaşadık
sonra balkonuna kimse çıkmadı
planlar büyüdü
taştı
zeminden göründü
çiviler
ellerimize battı, taşıdık
şimdi kim kaldı.
şimdi o balkona kim baktı.
hayallerimde kaktüssüz, çiçeksiz,
bir senli
,ki yeter,
zamanlara sığamadığın şekilde
bütün hacmini kullandığın hayatında
yerleri değiştir
kalbim acır
ben o minderi ne zaman görsem ağlarım
bana kaktüsler al
bana mor çiçekler
bana, dünyanın en güzel kahvaltısı.
ortalıkta koskoca bir yalnızlık
ama kimse kaybolmadı
arıyorum
arıyorum
ağacına sarıldığın, ağacın sana sarıldığı
her toprağa inancım var
tütün içiyorum
iğrenç bir bira içiyorum
en boktan şarkıları dinliyorum
saçını çeksem de seni tam kaçarken durdursam
gülerek bana dönsen.
ellerim seni üzmesin diye sadece sevsem
bulamasam yerimi
bana kimlik çıkartmalı dediğinde annem
geç kalmışız
bir odalara ait olmuşum
kavgam bundandır
sen yeter ki üzülme ben sana bir dünya kaktüs alırım
Yorumlar
Yorum Gönder