ellerimi al,
insanlığın elleri
çoğalamamış
ikiden öteye gidememiş
düştüm evet evet
düştüm
hiç utanmadım yalanların ortasında
çıplak yürüdüm
umay'ın yaşlanmış sesini merak ettik
şarkıları güzel sözleri ve kötü sesiyle nasıl berbat edişini dinledik
ama yine de ondan vazgeçemedik
ben bu şiiri yazarken
içimi onlarca parçaya bölüp inceleyen insan,
yazdığım her şeyde ne dediğimi okuyan insan
belki bir mahremim kalmadı
belki mahrem, insan olduğunda varolan bir şey değildi
gerçek sevgi gibi.
biz hayvanız biliyor musun?
günlerce tren yolculukları düşünen
mavi montu çizgi kareye dönüştüren
börek çorbaları içen,
eldivenleri çalan,
başka eller için
on ikilik ucuzluk çalan.
kamu benim
toplum benim
işe yarayan ürünleri ağzımda dönüştüren
genellikle dişlerini değdiren.
orman sensin
sesi benim
bir aitlik aradığım her karede
bir tutuşmuşluk
bir köpeklik,
herkes için bir taraf köpek.
bir taraf tam basan akbil sesi.
ve benim akbilim yok
tam akbilinden basıyorsun.
of.
rüyama patlamalar giriyor
canlı bomba değil teröristmiş.
oh.
ellerimi al
üşüyorsun
ellerinin arasında
özgürlüğün içinde
belki yanlış anlaşılası
belki zaten yanlış.
düştüm evet, evet
düştüm
hislerim sana iyelik ekli bir mesaj attı
bodrum katındaki odana ulaşamadı
bir yağmur suyu değildim
zaten evini basmaya gerek de yoktu
kapıdan insanca
usulca
girebiliyordum
hayatımda ilk defa normal şeyler yaparken dışlanıyordum.
bulaşık yıkamaya alıştım.
ekmek kırıntılarının üstüne oturmaya,
kıl yumaklarına tiksinmeden bakmaya
biri üç kere arayana dek açmamaya
alıştım
bunlardan en güzeli yemek yapmayı öğrendim.
en kötüsü
hala kötü bir anarşistim.
ellerimi al üşüyorsun,
ağır ağır düşüyorsun
Yorumlar
Yorum Gönder