onlar bu kalbin ağırlığını bilmiyordu



onlar bu kalbin ağırlığını bilmiyordu

yürüyorum, sırtımda kendim
ve ağırlığımdan eksi taşıdıklarım
bazen durup ayakucumu görmeye çalışırım
açlığım peşimi bırakmaz,imkansızdır burda normal olmak

topluma uydurduğum kurallar hakaretmiş
kendi kuranımı yazdım diye astılar beni
bu ilk değildi,
ölüp evren değiştiririm dedim
öldüm birkaç kez,

her seferinde olur dedim
ayak ucum benden ben kadar uzakta
ağırlığım dünyanın yükü
diyorum artık askılıklarda bana bir şans vermez

evirip çeviriyorum mantıklı bi açıklama bu yaşama,
bana en mantıklı gelen içinden çıkışım bir kadının
sonra sonra emeklemem, yürümem,
          gerisi hep burada kalmış
düşmüşüm yürürken
kalkamamışım
dizim bugün kanamış

bir ışık bekledim minik
orada inanmam vardı
pek inanmadım
evirdim çevirdim
bakarken güzel
bir ışık dedim, biliyorum kaynağı güneştir
en azından aydınlatır beni elleriyle

öğrenemedim kendi ışığımı sevmeyi
parlak mavileri değiştirip cami sarısı taktım
mümkünse gittiğim her yere taşıdım
ampül ve perde, güvenli alana izimdir


onlar bu kalbin ağırlığını bilmiyordu

elimde taşıdığım
incitmek istemediklerim ve ben
bir organ ve yerçekimi
taşıyan elli kilo etim
yeryüzünde kapladığım bedenim
kamburum çıktı bu sevgisizlikten yüreğimin

,

çocukluğumun saçı kısaydı
elime değenlere şiir okudum
beni duydu ve bazen ketumdu
sazı dinledim belki o değer diye
sonra dediler intihardır yolun sonu
        sen yer yön duygundan asıldın




ben o kaldırımın soğuğunu yedim


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bir çiçek kanıyor

rastlantı ve kaos 2006

yeni çaycımız harika usta